Olympos, Likya medeniyetinden bu yana pek çok kez fethedilmesine hatta korsanlar tarafından ele geçirilmesine karşın nihayet gerçek sahibine teslim olmuş antik kent. Kim mi bu hükümdar? Tabii ki bizim Deli Dumrul. Mitolojide Delius Dumrulos adında gişeci bir tanrı var mıbilmiyorum ama bu topraklarda ezelden beri hüküm süren ve sürecek olan tanrıların tanrısı, her devrin adamı en büyük tiran Deli Dumrul Olympos’ta çıktı karşıma. Tanrılar evine geldik aman dileyip tövbe edelim, iç huzura erelim derken, bizim Deli Dumrul: “Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprakları 5 lira vermezsen göremezsin.” dedi. Bi Kadı Efendimiz de yoktu ki varam danışam. Çaresiz boyun büküp döktüm çil çil akçeleri. Sonradan duyduk ki Likyalı atalarımızdan kalma ören yeri özelleştirilmiş. Deli Dumrul’a bir süreliğine de olsa devredilmiş. Halk plajına gidebilmek için zorunlu olarak ören yerinden geçildiğinden her defasında pamuk eller cebe. Yalnızca bu kadar ile kalsa iyi. Ören yerlerini para vererek gezmeye alıştık da ya o Yanartaş’ın satılma hikâyesine ne demeli? Yanartaş da birkaç yıl öncesine kadar çevresindeki diğer tepeler, dağlar kadar kendi halinde bir tepecikti. Taa ki Deli Dumrul’a kadar. Boşuna mıtanrılar tanrısı diyoruz? Yerlerin ve göklerin sahibi ve tek gişe memuru, Yanartaş’a çıkış vizesini 4 liraya veriyor. Bu parayı kimin adına kesiyor ve toplanan para nereye gidiyor en ufak bir fikrim bile yok. Sorularınız karşılığında aldığınız tek yanıt buranın işletme hakkının Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca özel bir kuruluşa devredildiği. Yanartaş işletiliyor yani. Asıl işletilenler biz miyiz? Sümme hâşâ! Yalnızca yeterince işletilemediği(miz) kanısındayım. Sonuçta dağdan çıkan metan gazı boşa gidiyor. Milli israf. Dağdan çıkan alevlerde pişmiş mis gibi kebapların ikram edildiği mis gibi tesisler kursalar hiç fena olmaz. Acılı kebapları midemize indirdiğimiz vakit belki de yüreğimizdeki acıyı hafifletiriz. Türk zekâsına güvenim sonsuz. Birkaç yıla kadar tesislerin hizmete gireceğine inancım tam. Olympos, doğanın kucağında oluşu ile zaten yeterince ruhani bir yer olmasının yanında bir de karşınıza Deli Dumrulları çıkararak sabrınızı da sınıyor ve Budist olma yolunda emin adımlarla ilerliyorsunuz. Olympos’tan düz gidip sola kıvrılınca, karşınızda Nirvana! Olympos yalnızca huzur isteyenlerin mekânı değil. Hareketli zaman geçirmek isteyenler de buradan çok memnun ayrılabilir. Kekova’ya tekne turu yapabilir, tarihi kalıntılar arasında yüzebilirsiniz. Rafting, yürüyüş ve kano da Olympos’ta her zaman yapılabilecek günlük etkinlikler arasında yer alıyor. Gece hayatı ise sınır tanımıyor(!) Çılgın eğlenceler sabaha kadar devam ediyor. Bir gece votka limonatanızla(!) Metris’in Önü diyerek kendinizi kaybedinceye dek eğlendikten sonra ardından 24 saat Haluk Levent ziyafeti yaşatan pansiyon, kafe, bar olarak hizmet veren mekânda gecenize devam edebilirsiniz. Bu gecenin ardından gelen sabahla birlikte yakın çevrede bulunan yine bir antik kent olan Faselis’e gitmenizi öneririm. Orman içi patika yolda yürüyerek 5-6 saatte, minibüsle giderseniz ise 1 saatte varabileceğiniz bir liman burası. Yürüme süresini neden verdiğimi merak ettiniz değil mi? Efendim, ben şahsen insanüstü bir gayretle yürümeyi seçtim de ondan. Aslında buna seçim demek doğru olmaz. Zira organize bir şekilde yönlendirildim. Olympos’ta olduğumu bilen arkadaşım, mutlaka Faselis’i de görmem gerektiğini salık verdi. Yürüme mesafesinde olup olmadığını ısrarla sormama karşın her seferinde tabii tabii yanıtını almamla çektim spor ayakkabılarımı ayağıma ve yola koyuldum. Ancak önümde uzanan 15-20 kilometrelik sahil şeridi, açık ve net bir şekilde yürüme mesafesinde herhangi bir antik kent olmadığını bana adeta haykırıyordu. Hal böyle olunca beş dakikada bir birilerine Faselis bu tarafta mı diye teyit etmeye başladım. İstisnasız herkes sözlerimi onaylıyor ancak kimse oraya kadar yürüyemeyeceğimi söylemiyordu. Bendeki kararlı ifadeyi de görmüş olabilirler tabii. Yolculuğumun 45. dakikasında (ki yanaklarımın dahi terlediği ana denk gelir) sağduyulu bir vatandaşımız beni gerçekle buluşturdu. Önümde daha 5 saat 15 dakikalık kısa bir yol olduğunu öğrendiğimde Faselis’i görme isteğimi yitirdim. Aslında akşam saatinde yürümeye başlasaydım gitmişken Kemer’e kadar uzanırdım. Ama dediğim gibi yanlış bir zaman seçmiştim. Her şey bir yana dinlenmek ve kendinizi dinlemek istiyorsanız tek adres Olympos. Çıralı sahili, gündüzleri tenha oluşu ve temiz denizi ile yüzmeyi keyifli kılıyor. Geceleri ise başka bir efsane yaşanıyor. Yıldızları izlemeye gittiğiniz geceler mutlaka yüzmelisiniz de. Biraz açıldığınızda, önce denize yansıyan pırıltıların yıldız olduğunu düşüneceksiniz. Ancak yanılıyorsunuz. Onlar yıldız değil plankton! Son olarak, “Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.”* Görmen için Olympos’taydım. Bir gece üç yıldız kaydı. Birinde duymanı diledim. Birinde görmeni diledim. Üçüncüsünü dilerken Dumrul geldi… *Edip Cansever’in “Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle BirŞiir” adlı şiirinden alıntıdır. |
15 Comments
|
eskiler
May 2014
Kategoriler
All
|