MÖ 315’ e dayanan bir tarihe sahip, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu şehir, Yunanca adı Thessaloniki ve zamanında Osmanlı Devleti'nin ikinci büyük kenti iken günümüzde de Yunanistan'ın ikinci büyük kenti.. Evet, sayahatimiz Selanik’e. Öncelikle belirtmeliyim ki, hayatımda bir ilk gerçekleştirerek Selanik gezimi bir tur ile yaptım yani ilk defa bir şehri bağımsız olarak her şeyi kendim ayarlayarak değil de bir acentanın hazırladığı programa az çok uyarak gezdim. Ama pişman değilim! Turumuz: 1 Gece, 2 Gün Selanik – Halkidiki – Kavala turuydu. Cuma gecesi saat 10 gibi Kadıköy’den bindik otobüse. Tekirdağ üzerinden İpsala’ya yola çıktık. Saat 1’e doğru sınıra vardık. Meriç nehrinden kaynaklanan bir sivrisinek saldırısı olacak uyarısı aldık ve uyarıların yersiz olmadığını sınırda gördük. Hem kocaman hem de yapışıp bırakmayan sivrisinekler mevcuttu. Yanınıza mutlaka bir sivrisinek kovucu, bir vücut örter hırka-pantolon-tayt alın yani, benden söylemesi. Gümrük ve pasaport işlemlerinin tamamlanması sırasında siz Duty Free alışverişlerinizi yapabiliyorsunuz. Bu mesela turla gitmenin güzel yanlarıarasında sayılabilir :) Sınır işlemlerinin tamamlanması ardından Yunanistan’ a geçerek, Meriç üzerinde bulunan bir yarısı kırmızı-beyaz parmaklıklı (Türkiye) diğer yarısı mavi-beyaz parmaklıklı (Yunanistan), ortasında bir Türk bir Yunan bayrağı bulunan, askerlerin sizi selamladığı, buyur ettiği köprü üzerinden geçiyorsunuz ki, bence bu en azından bir kere yaşanmalı! Her yere uçakla gitmenin sonucu olarak ben bunu ilk defa gördüm ve gerçekten hoş bir deneyimdi. Selanik sınırdan 610 kilometre ve yol üzerinde de dönüşte teker teker uğrayacağımız Xanthi (Dedeağaç), Komotini (Gümülcine), Alexandropouli (İskeçe) ve Kavala bulunuyor. Giderken Gümülçine’den bize iki gün boyunca çok yardımcıolan ve çok sevdiğimiz Yunan-Türk Nermin Hanım’ı aldık ve yola devam ettik. Sonuç olarak sabah 8 gibi Selanik’e vardık. Dileyen iki yolcumuzu şehir merkezinde bulunan otelimize bıraktıktan sonra geri kalan yolcularla birlikte Halkidiki’ye devam ettik. Halkidiki bir sahil bölgesi ve üç parmaktan oluşuyor, yani haritadan bakarsanız aralarını deniz dolduran üç yarım adacık, kara şeridi. Sithonia, Kassandra, Athos, Polygros ve Nea Moudania adı altında 5 kent bulunuyor burada. Athos bölgesi manastırların da bulunduğu, bize anlatıldığı üzere daha muhafazakar bir kısım ve oraya giriş için özel izin almak gerekiyor. Tahminimce biz Kassandra’ya gittik. İnternette aradığımda bulamasam da gerçekten deniziyle, dekorasyonuyla, servisiyle, yemekleriyle, her şeyi ile çok beğendiğimiz Sunset Beach Club’a. Tüm günümüzü burada denize girip, güneşlenip, dinlenerek geçirdik. Deniz, kum,güneş hepsi şansımıza harikaydı. Yemekler burada çok ucuzdu. Öğlen sandviç ekmeğinde kaşarlı köfte ile yapılan hamburger tarzı bir yemek yedik mesela 2 euroydu ve cidden çok lezzetliydi ayrıca da doyurucu. Saat 5.30’da yola çıkıp geri Selanik’e Agiou Dimitriou caddesi üzerinde yer alan otelimize dönüp yerleştik. Duş alıp, hazırlandık. Biz turun düzenlediği akşam yemeğine katılmadık ve hemen şehri gezmek üzere sokaklara çıktık. Otelden çıktık azıcık ilerledik ve hemencecik en meşhur meydan olan Aristotales meydanına gittik, burada meydanlara Platia deniyor. Oradan da denize kadar inip, kordonda yürüdük burasıda Nikis caddesi oluyor. Sonrasında Aristotales meydanının başlangıç noktasına geri dönüp, kapalı bir pazara benzettiğimiz üstü kapalı dar sokaklardan oluşan kısımda, geleneksel Yunan restoranı havası taşıdığını düşündüğümüz bir restauranta oturduk. Canlı Grek müziği eşliğinde çok lezzetli mezeler yedik ve tabi Ouzo içtik. Ya da ben dürüst olayım sadece tattım ve bütün gece elimde çeyrek dolu bardağımı döndürüp durdum ama bitirmedim. İtiraf: ben rakısevmiyorum, hatta anason benim miğdemi bulandırıyor. Yemekler lezzetliydi bizim damak tadımıza çok yakındı. Garsonlar, işletmeciler bize karşı çok sıcaktı. Hep bir kardeşlik esintisi hakimdi bize karşı tavırlarında. Bu açıkçası çok hoşumuza gitti. Sonrasında çalgıcılar istek parça bekler oldu, bizim de masamıza geldiler, dedik ne istesek, ki o anda aklımıza Yeni Türkü’nün Telli Telli Turna’sı geldi! Şarkıyı anlatabilmek için ben biraz mırıldandım ama meğersem şarkının adı zaten “Telli Telli” imiş burada da ve pek de sevilen bir parçaymış. Herkes eşlik etti, keyifli dakikalar yaşandı, biz bir kere daha kardeş olduk Selanik halkıyla.. Akşam yemeğinden sonra kalktık ve tekrar şehri dolaşmak istedik. Öncelikle kordona kadar indik, oradan sağa dönüp (Beyaz Kule’ye doğru yürümüştük yemekten önce, bu sefer ters tarafa gidelim dedik.) biraz yürüdük. Yolun kenarında uzanan Marina zannettiğimiz yere girdik. Burası son derece modern bir şekilde yapılmış,bana sorarsanız aynı anda hem kültürel hem sosyal bir çok etkinliğe hayat veren ya da en azından verilebilecek bir alan. Gerçekten çok sade ve modern bir tasarımı var. Tüm binalar ve hatta banklar, ağaçlar, çöp kutuları mimari birer harika. Burada bir okul, bir de Film Müzesi bulunuyor. Ayrıca hemen film müzesinin önünden denize paralel olarak sağa dönünce 2 adet çılgın bar bulunuyor. Yan yana iki villa, 2 ya da 3 katlı. İkisinin müzik tarzı benzer house–club, villanın balkonlarından insanlar sarkacak, bahçesinde iğne atsan düşmeyecek kadar bir kalabalık var. Ama belli ki insanlar birbirini rahatsız etmeden eğleniyor. Biz devam ediyoruz, Nikis’ten yukarı doğru çıkıp Platia Katouni’den geçip Platia Morichovou’ya geliyoruz. Ortasında minik bir süs havuzu bulunan, o kadar sevimli bir meydan ki kesinlikle görmeden dönmeyin. Çevresinde bir sürü restaurant var, hepsinin farklı farklı konseptleri var, ve bir çoğu sabaha kadar açık. Eğer Yunan kültürünü fazla taşıyan bir yemek peşinde değilseniz ben burada yemek yemenizi öneririm. Çok keyifli bir meydan. Aslında bu noktada Selanik ile ilgili edindiğim en etkileyici izlenimi dile getirebilirim: Burada çılgın bir gece hayatı var. Gerçekten! Bir kere tüm mekanlar kalabalık, öyle boş mekan yok. Sonra çeşit çok. Her türlü zevke hitap eden bir yer bulmak mümkün. Yan yana rock bar, pop bar, metal bar, kop kop bar, Yunan barı öyle her şey var yani. Sokaklar dolu, müzik son ses sabaha kadar devam ediyor. Bizim otelin hemen yanında bana en çok hitap eden müziğe ev sahipliği yapan barı buldum: Home 9-11 Bar. Kendisi house-club çalıyor. İşte bildiğimiz gibi bizi St. Tropez’ye buyur ediyor, İspanya’ya gidip arkadaşı Johnny’yi arıyor bizde buna dans ediyoruz falan.. Sizde kendinize göre bir yerler bulabilin diye Selanik’te gece hayatı rehber önerim şu sitedir arkadaşlar: http://exit210.gr/ Ertesi sabah ilk iş çıkıyoruz tepelere. Kaleyi görüyoruz. 1917 yılında çıkan büyük bir yangın ile şehrin Türk bölgesi neredeyse yok edilmiş olsa da biz yine de birazıcık Türk mahallesini geziyoruz. Oradan Agios Dimitrios (Aya Dimitros) Katedrali’ne gidiyoruz. Katedralin bir tarihi var ve bu hikaye tur rehberimiz Nermin Hanım’ın 2.5 saatte anlatmayı tamamladığı bir hikaye! Yok, yok aslında gayet kısa ve net bir hikaye ama gerçekten araya o kadar çok muhabbet giriyor ki biz sonunu 2.5 saat sonra Kavala’dan dönerken falan öğreniyoruz. Dimitrios iyi bilinen bir ailenin çocuğu, babası gibi kendi de subay oluyor ancak bir süre sonra Hristiyanlığı seçerek, subaylığı bırakıyor. Babasının telkinlerine karşılık fikrini değiştirmiyor ve kararında direniyor. İnsanları Hristiyanlığa çağırıyor, ikna çabalarında bulunyor ve en sonunda da M.S.303 yılında tutuklanıyor bugün kilisenin bulunduğu yere hapsediliyor ve orada da öldürülüyor. Hristiyanlar bu sebeple buraya bir anıt mezar yapmak istiyorlar. Bir tapınak yapılıyor. Sonrasında bir katedral yapılıyor ancak bir kaç kez yıkıma uğruyor ve en sonunda 1917’de şehrin bir kısmı ile birlikte yanıyor. Bu yangını takiben yapılan tadilatlar ile son halini alan katedral 1949 yılında tekrar Hristiyanların ibadetine açılıyor ve 1988 yılında UNESCO dünya kültür mirası olarak kabul ediliyor. Katedralin hemen yanında Türkiye Başkonsolosluğu bulunyor ve bir de en önemlisi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğduğu ev. Biz bu evi ziyaret edemiyoruz çünkü tadilatta. Sonrasında Osmanlıların inşa ettiği Beyaz Kule’ye gidiyoruz. Selanik Camii, Bedesten, Büyük İskender heykeli, fuar alanı ve döner kule gezileri ardından Selanik’te görülmesi gereken yerleri tamamlıyoruz. Aristotales meydanında verilen keyifli bir kahve molası ardından Kavala’ya doğru hareket ediyoruz. Kavala’da harika bir balık restaurantına gidiyoruz, nefis deniz ürünleri ve mezeler ile karnımızı doyuruyoruz. Sonrasında dileyenler ile sırasıyla imarethane, su kemerleri, Kavalı Mehmet Ali Paşa Külliyesi, Kavala Kalesi ve Belediye Binası’nı geziyoruz. Sonrasında da Gümülcine kentinin içinden geçmek ve rehberimiz Nermin Hanım’ı orada bırakmak sureti ile İstanbul’a doğru yolumuza devam ediyoruz. Tekirdağ’da akşam yemeği amaçlı bir köfte molası veriliyor ve saat 1.30 civarında da Bakırköy’de ilk yolcular indiriliyor. Ben eve vardığımda saat 3.40 falandısanırım ama yine de bir gün yorgunluğa değebilir sanırım.. Sizlere de fikir olsun ne kadarlık bir bütçe lazım diye düşünürseniz diye İKİ KİŞİYAPTIĞIMIZ HARCAMALARA GELİNCE: Tur her şey dahil 260 Euro, yurtdışı çıkışharcı 13 Euro (30TL), Halkidiki’de 2şer kahve 12 Euro (kahveler çoğu yerde 3 Euro), bir alkollü kokteyl 8 Euro ve öğle yemeği 4 Euro, Selanik’te akşam yemeği 45 Euro, Platia Morichovou’da birer kokteyl 20 Euro, meşhur pastanelerden fazlasıyla ıvır zıvır yemece 10 Euro, Aristotales meydanı’nda birer kahve (frappe) 6 Euro, Kavala’da mola verilen balık restaurantında 35 Euro, Kavala kurabiyesi büyük kutu 6 Euro, Gümülçine’den yunan kahvesi iki adet 300gr’lık 6 Euro ile TOPLAM 425 EURO + duty free harcamaları. Her restaurantta mutlaka kahve ile su ikram ediyorlar dolayısı ile aslında suya hiç para veremiyorsunuz. Bazı restaurantlarda oturur oturmaz bir şişe su gelirken, bazılarında da yalnızca yemek ya da kahve ile geliyor. Böyle bizimkine benzer ama bizimkinden de öte bir su ve ikram kültürleri var. Bu blogu hatta bu blog’un sahibinin hemen Atatürk’ün evinin yanında yer alan hediyelik eşya dükkanını ziyaret edin: http://selanikgezirehberi.blogspot.com/ | |
0 Comments
Sevgili arkadaşım Gülin gidiyor, geziyor Selanik'i sonra da bize güzel fotoğraflarla, önerilerle dönüyor.. Pek şık ve tarihi binaları ve sonrasında da lezzetli yemekleri çıkıyor göz önüne.. Bakalım neler diyor Gülin burası hakkında;
bu seferlik selanik'ten bu kadar, dahasi insallah bir daha ki sefere . .
|
konu
All
tarih
May 2015
|